Son yılların en sevilen türlerinden biri olan “isekai”ın ne olduğunu, nasıl bir içerik sunduğunu ve neler vaat ettiğini manga okuyucuları özellikle de renkli webtoon dünyası sevenlerin çok iyi bildiğini kabul etmekle bu yazıya başlamak istiyorum. Elbette bu türe hala yabancı olan kıyıda köşede kalmış birileri ya da manga-webtoon dünyasına yeni girmiş okuyucuları görmezden gelmek olmaz. Ama sadece tanımlama ve ne olduğunu anlatmakla yetinen, her yerde karşımıza çıkan ve “evet ben bunu biliyorum” hissi yaratan o yazılardan daha zengin bir içerik sunmayı umuyorum.
İsekai kelimesi ile başlayacak olursam “diğer dünya, farklı bir boyut” anlamına gelen, Japon fantezi edebiyatının bir alt türüdür. Fantezi, doğaüstü, büyü içeren ve genellikle mitlerle ilişkilendirilen hayali bir dünyadır. Daha geniş bir tanımlama ile de bir karakterin kendi dünyasından aniden yeni veya alışılmadık bir dünyaya taşındığı ve burada hayatta kalmak için verdiği mücadeleyi ele alan roman, light novel, film, manga, anime ve video oyunlarıdır.
İsekai türünü son yıllarda sıkça duyuyor olsak da tarihçesinin bu kadar kısa bir süreyi içerdiği söylenemez. Birkaç yüzyıllık geçmişe sahip bu türün Klasik Japon Edebiyatı örneklerinden Urashima Tarou’nun ilk isekai hikayesi olduğu söylenebilir. Meiji Dönemi’nde Iwaya Sazanami tarafından yazılan bu peri masalı, bir deniz kaplumbağasını kurtardıktan sonra sualtı “Ejderha Sarayına” taşınan bir balıkçı hakkındadır. Balıkçı, Prenses Otohime ile kalede biraz zaman geçirir. Daha sonra Prenses Otohime, balıkçıya bir “mücevher kutusu” verir ve ondan bunu açmamasını ister. Balıkçı, sualtından memleketine dönmeye karar verir. Orada geçen zamanı bir haftadan ibaret sanırken, kısa süre sonra yüzyılların geçtiğini keşfeder ve meraktan mücevher kutusunu açar. Kutudan çıkan duman, balıkçının etrafını sarar ve onu yaşlı bir adama çevirir. Bu popüler edebi eserin pek çok uyarlaması söz konusu iken, kaydedilen ilk animasyon uyarlaması 1918’de yapılmıştır.
Batı dünyasının da isekai türüne uzak olmadığını, tanınmış pek çok eserden biliyoruz. Lewis Carroll’ın Alice Harikalar Diyarında (1865), Frank L. Baum’un Oz Büyücüsü (1900), J. M. Barrie’nin Peter Pan (1904) ve C. S. Lewis’in Narnia Günlükleri gibi edebi eserler en iyi örnekleri arasındadır.
Kavram yüzyıllardır kullanılsa da “isekai” terimi nispeten yenidir ve yalnızca son on-yirmi yıl içinde kullanılmıştır. Türü tanımlamak için “isekai” kullanılmadan önce ise “başka bir dünyada kapana kısılmış” kullanılıyordu. Bu kullanım, isekai mangası ile diğer macera hikayeleri arasındaki temel farkı vurgulamaktadır. İsekai hikayelerinde, ana kahraman ya fiziksel/zihinsel olarak başka bir dünyaya götürülmeli ya da bu yeni dünyada öncekinden daha güçlü, yeni bir biçimde doğmalıdır. Bazen bu yeni dünyalar, Chie Shinohara’nın Red River’ı veya Rumiko Takahashi’nin Inuyasha’sında olduğu gibi farklı bir zaman dilimi; Reki Kawahara’nın Sword Art Online’ında olduğu gibi bazı karakterlerin en sevdikleri oyunlara veya Kugane Maruyama’nın Overlord’unda olduğu gibi benzer dünyalara hapsolması veya taşınmasıyla video oyunları olabilir. Bir isekai hikayesinin geleneksel olay örgüsü, CLAMP’ın Sihirli Şövalyesi Rayearth gibi bir dizi görev veya macera aracılığıyla kendi dünyalarına dönüş yolunu bulmaya çalışan ana kahramanın etrafında gelişir. Fuse’s That Time I Got Reincarnated as a Slime gibi yeni isekai dünyalarında yeniden doğan karakterlerle olay örgüsü daha belirsizdir ve alışılmadık bir ortamda hayatta kalmaya çalışan karakterler etrafında dönebilir. Ters isekai, hayal dünyasından birinin normal, günlük dünyamıza getirildiği hikayelerdir. Bunlar normal isekai kadar yaygın değildir. Sihir, destansı savaşlar ve çoğu zaman romantizmle karşılaştıkları yeni dünyalarda yüksek maceralara sürüklenen ortalama genç kızlar da bu türün ana kahramanları arasında sıkça yerini almıştır. Gerçek aşklarını başka bir dünyada bulan bu kahramanlar, genellikle eve dönmekle fantezi dünyasında kalmak arasında seçim yapmak zorunda kalma ikilemiyle karşı karşıya kalırlar. Farah Mendlesohn’un Retorics of Fantasy adlı kitabına göre, dört tür fantezi vardır: portal fantezisi, sürükleyici fantezi, izinsiz giriş fantezisi ve eşik fantezisi.
Rumiko Takahashi’nin Inuyasha’sı, anime uyarlaması 2000’lerin başında Amerikan televizyonunda yayınlanmaya başladığında batıda büyük bir başarı elde etti. Diğer isekai kahramanlarının aksine, Inuyasha’daki karakterler günümüz ve feodal Japonya olmak üzere iki dünya arasında serbestçe hareket edebiliyordu. Daha sonraki on yıl içinde pazarda ciddi bir demografik değişim olduğu için bu muhtemelen dönemin iyi bilinen son isekaidır.
Reki Kawahara’nın Sword Art Online’ın 2010’ların başında piyasaya sürülmesiyle başlayarak, modern isekai patlaması doğdu. Modern isekai, daha çok shounen türünde karşımıza çıkmaktadır. Bu karakterler, yeni isekai dünyalarında başarılı olma şansı bulan, genellikle kayıtsız, sosyal açıdan garip genç erkeklerdir. Ancak bu son yıllarda yavaş yavaş değişmeye başlamıştır. Kadın kahramanların yer aldığı isekai serileri giderek daha popüler hale gelmekte ve talep görmektedir. Genellikle bu hikayelerde, en sevdikleri gerçek dünyadaki video oyunlarına veya medyaya dayalı olarak bir fantezi dünyasında yeniden doğmuş veya reenkarne olmuş kadın karakterler yer alır. Erkeklerin aksine, kadın liderliğindeki isekai, aksiyon ve şiddet temasını pek içermemektedir. Tipik olarak bu hikayeler daha çok yaşamdan kesitlere yönelme eğilimindedir. Yaşamdan kesit fantezisi isekai, son birkaç yılda büyük ilgi gören bir alt türdür. Bu hikayeler, bir fantezi dünyasına reenkarne olan insanlara odaklanır, ancak ejderhalarla savaşmak yerine oldukça düzenli hayatlar yaşamayı seçerler. A Witch’s Printing Office’teki karakterler gibi büyülü ciltler için bir matbaa açmayı seçebilirler.
Bu türde yeni bir dünyaya reenkarne olmuş karakter hayatta kalmak ya da bu hayatın tadını çıkarmak için zorluklara katlanmak, yeni beceriler keşfetmek zorunda kalır. Bu dünyaya geçiş yapan her zaman ana karakter olmak zorunda değildir. Bir kişinin yerine bir grup insan da reenkarne olabilir. Aynı zamanda gidilen bu yeni dünya kahramanın yaşadığı yerden farklı olmalıdır. Büyü ağırlıklı, antik ya da fütüristtik gibi kahraman için yaşadığı gerçek dünyadan daha farklı bir ortam sunmalıdır. Yine de yeni dünya kahramanınkine benzer bir kültüre ve topluma sahip olabilir. Bu, saç veya göz rengi gibi fiziksel özellikler olabileceği gibi modern, gerçek dünyadakinden çok daha gelişmiş bir toplum söz konusu olabilir. Önceki yaşamlarında öğrendikleri yemek pişirme, mühendislik, temel eğitim veya tıp gibi normal günlük becerilerdeki değişimleri de kapsayabilir. “Yavaş yaşam” yaklaşımı olarak da adlandırılan isekai alt dalına göre kahraman önceki hayatında fazla çalıştığı için yeni hayatında daha rahat bir yaşam sürmeye odaklanır. Başka bir yaklaşımda ise kahramanın önceki dünyada sahip olduğu ancak başaramadığı bir ilgi alanını veya hedefini keşfetmek için yeni dünyayı kullanır. Klasik isekai örneklerinde kahraman genellikle “seçilmiş kişi” olarak karşımıza çıksa da burada da farklı yaklaşımlara rastlamaktayız. Son zamanlarda popüler olan kahramanın önemsiz bir yan karakter ya da özellikle de bir kötünün bedenine reenkarne olması bu yaklaşımları sergileyen örneklerdendir. Hatta kahramanın bir insan yerine özel yeteneklere sahip bir yaratık ya da cansız nesneler olarak, insan dışı yaratıklara dönüştüğü durumlar da görülür. “Ters isekai” olarak da bilinen, geçmişten modern dünyaya reenkarne olma da söz konudur. “İkinci şans” örneklerinde ise kahraman öldükten sonra kendisini farklı bir dünyada ve yeni bir beden yerine genç halindeki bedeninde yeniden hayat bulur. Öyle ki, ikinci şans temasını kullanan serilerde okuyucuların görmeye alışık olduğu, yaygın bir ölüm yöntemi olan kullanılan bir kamyon tarafından ezilerek ölmek “Truck-kun” memesini doğurmuştur.
Televizyonda yayınlanan ilk isekai animesi, 1983 yılında Yoshiyuki Tomino tarafından oluşturulan bir mecha anime olan Aura Battler Dunbine idi. Kahramanın bir video oyununun sanal dünyasında hapsolmasını içeren ilk isekai animesi Super Mario Bros.: The Great Mission to Rescue Princess Peach filmiydi (1986). Ruhların Kaçışı (2001), o zamanlar “isekai” terimi yaygın olarak kullanılmasa da dünya çapında bilinen ilk isekai anime filmlerinden biridir. Rol yapma macera oyunu Moon: Remix RPG Adventure (1997) ve Digimon Adventure (1999) isekai konseptini sanal olarak sunan ilk çalışmalardan bazılarıdır. Sword Art Online (2002’de ilk web romanı) onların izinden gitti. 2000’li yıllardan bir başka isekai anime dizisi ise Magical Shopping Arcade Abenobashi’dir (2002). 2000’lerde popüler bir isekai light novel ve anime serisi, erkek başrol Saito’nun modern Japonya’dan olduğu ve kadın başrol Louise tarafından bir fantezi dünyasına çağrıldığı The Familiar of Zero (2004) idi. Sword Art Online’ın 2012 anime uyarlaması, animede isekai türünü popüler hale getirdi ve bu sıralarda “isekai” terimi türetildi. Knight’s & Magic (2010) ve The Saga of Tanya the Evil (2010) gibi sonraki oyunlar, kahramanlarının ölmesini ve farklı bir dünyada reenkarne olmasını içeriyordu. Bu bağlamda en etkili isekai romanı, isekain reenkarnasyon alt türünü popüler hale getiren Mushoku Tensei’dir (2012). İsekai türü, 2010’ların başında ve ortasında o kadar popüler hale geldi ki, hem Japonya’da hem de denizaşırı ülkelerde, manga ve anime pazarını aşırı doldurduğunu hissedenlerden tepki almaya başladı. 2016’da Bungaku Free Market ve Shōsetsuka ni Narō tarafından düzenlenen bir Japon kısa öykü yarışması, isekai’yi içeren tüm kayıtlara genel bir yasak getirdi. Yayıncı Kadokawa, 2017’de kendi anime/manga tarzı roman yarışmasında isekai hikayelerini de yasakladı. Mayıs 2021’de Kadokawa, aynı yılın Temmuz ayında bir “İsekai Müzesi” açacaklarını duyurdu.
İsekai’nin yükselişinin altında pek çok neden sıralanabilir. Öncelikle modern isekai, günümüzün en eğlenceli, sürükleyici, popüler ve karlı edebi türlerinden biridir. Okuyucuların, bir güç fantezisinin tadını çıkarmasına ve bir süreliğine gerçeklikten kaçmasına imkan tanır. Hayatta daha büyük şeyler arayan herkes için bir tür dilek yerine getirme eğlencesidir. İsekai ayrıca genç yazarları orijinal ve ilgi çekici hikayeler yazmaya teşvik etme potansiyeline de sahiptir. Bunun yanında Japonya’daki popülaritesinin nedeni ise Japonya’daki tüm okullardaki ve sosyal hayattaki baskı ile çocukluğun genellikle mutsuz geçmesiyle ilgilidir. Gençler genellikle başka bir yere taşınırlarsa daha mutlu olacaklarını umarlar. Bu durum hikayelerin onların ideal ve büyülü bir dünyaya kaçmalarına izin verdiği, kahramanın (başlangıçta bir “kaybeden” olabilir) takdire şayan biri haline geldiği yaşlı insanlar için de geçerlidir. Bu hikaye örgüsü onlar için umut verici bir hale gelmektedir.
Dünyanın geri kalanının da Japonya’daki bu hissiyattan uzakta olmadığını, pek çok mecrada isekai türüne gösterilen ilgiyi göz önünde bulundurarak söylemek sanırım yanlış olmaz. Modern dünyanın getirdiği yükü, kaçış olarak gördükleri bu yeni dünyalarda biraz da olsa hafifletmeyi, biraz nefes alabilmeyi umarak kendilerini olay örgüsüne kaptırmaktadırlar. Gerçeklikle başa çıkmanın hem dünya da ve bilhassa ülkemizde bu kadar zor olduğu günlerde, farklı bir yerde olduğumuzu hissetmenin verdiği keyfi yaşamak, sanırım kendimize yapacağımız iyiliklerden biri olacaktır. Hayallerin ötesine geçebilmenin heyecanını yaşayan karakterlerle birlikte maceralarına dahil olmanın hazzı ile iyi okumalar.
Kaynaklar: mangaplanet.com/what-is-isekai/
https://www.apolline.art/en/content/what-isekai
https://www.nypl.org/blog/2019/07/15/beginners-guide-isekai-manga
https://en.wikipedia.org/wiki/Isekai
Yorum